Dedi ki;

“Öğlen yerde mantı yaparken, namaz saatim geldi. Bu duayı da yeni ezberliyorum. Sehpanın üstüne koydum. Vantilatörün hızından kıvrılmış kıvrılmış mantının içine bükülüp düşmüş Aman yavrum ben nasıl fark etmedim bilmiyorum."

Bunu hiç bir bilim insanı, fizik, kimya, biyoloji, yapay zeka, yapaysız zeka hatta geri zeka açıklayamaz.

Sehpanın üzerinden minnacık mantının içine uçarak ve özenle bükülmüş bir dipnot kağıdını hiç ama hiç kimse bu kadar yaratıcı bir zeka ile açıklayamaz. 

Her şey bir yana Kuran'ı hatmetmiş ezbere Yasin-i Şerifi bilen bir kadının iki cümlelik bir yazıyı ezberleyememesi mümkün değil.

Tabi bu benim Matrix ruhlu kaynana mı son görüşümdü. Anladım ki kadın başka bir dünya da, başka bir alemde yaşıyor.

Oğlu Kamil'ciğime, yani Matrix’in yavrusuna gidip gelmesi için hiç  karışmadım, görsün evladını ne me lazım. 

Her ne kadar her seferinde doldurup doldurup gönderdiyse de önemli değil. Bir kaç yıl sonra öldü yazık. Benim yavru Matrix'i önce dövdüğümü sonra boşadığımı göremedi. Ama onda öyle bir azim vardı ki kesin diğer tarafta başka Matrix’lerle kutlama yapmıştır.

Haa söyleyeyim kimse bana "erkeklere şiddete hayır" sloganlarıyla gelmesin. Hak etti ki dövdüm. Hak etmeseydi ne olacak Matrix yavrusu!