Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
(Necmettin Halil Onan - Bir Yolcuya)
Milletlerin ve devletlerin tarihinde çok önemli olaylar mevcuttur. Bu olaylar öyle önemlidir ki, bazen tarihin ve geleceğin akışını değiştirir. Çanakkale Deniz Zaferi ise bu olaylardan biridir.
Bilindiği üzere Osmanlı Devleti, tarihteki Türk devletlerinden farklı bir şekilde ve küresel ölçekliydi. Bu durum, 16. yüzyılın 2. yarısına kadar sürmüş ve daha sonraki süreçlerde giderek gerilemeye başlamıştır.
Tabi bu gerilemeye bağlı olarak Osmanlı Devleti, giderek toprak kaybedecek ve bu toprak kayıpları daha da artacaktır.
Tabi bunda, Fransız Devrimi'nin getirdiği "ulusçuluk" akımının çokuluslu devletlerin varlığını sona erdirmesi etkili olmuştur.
Daha sonraki süreçlerde ise toprak kayıplarının ve kurtuluş arayışlarının da arttığı bu dönemde Osmanlı Devleti, giderek Batılı olmaya başlayacaktır.
Dahası bu batılılaşma hareketleri sürerken "en uzun yüzyıl" olarak tabir edilen bu dönemin olağanüstü gelişmelerin yaşandığı bir dönem olduğu kabul edilir.
Bu gelişmelerden birisi ise 1. Dünya Savaşı'dır. 1. Dünya Savaşı, Sırp milliyetçisi bir gencin Avusturya Macaristan veliahtını öldürmesiyle başladı. Hatta bu savaşa katılan devletlerin arasında Almanya da bulunmaktaydı. Bu dönemde Osmanlı Devleti'nin yönetimindeki kadronun Alman hayranlığı ve padişah 5. Mehmet Reşat'ın etkisiz bir konumda olması, maalesef devleti savaşa sürüklediği gibi aynı zamanda da Almanlar yenildiği için Osmanlı Devleti'ni de yenilmiş olarak saymıştır.
Bu savaşta yer alan Osmanlı Devleti'nin açtığı cephelerden birisi ise Çanakkale Cephesi'dir. Çanakkale Cephesi, 19 Şubat 1915'te başlayan Deniz Savaşı ile açılmış, 9 Ocak 1916'da sona eren Kara Savaşı ile kapanmıştır.
İtilâf Devletleri, ilk önce Çanakkale'yi geçmek ve daha sonra İstanbul'a ulaşmak için 19 Şubat 1915'te hazırlanan planı uygulamaya koymaya başladılar.
İtilâf Devletleri komutanlarından olan Amiral Carden komutasındaki 100'e yakın irili ufaklı müttefik donanması 19 Şubat'ta harekete geçmiş, Çanakkale'yi geçeceklerini umarak 12 zırhlı savaş gemisi tarafından Çanakkale Boğazı'nın iki yakasındaki giriş istihkamları bombardıman etti.
25 Şubat'a kadar hava muhalefeti nedeniyle saldırı ertelenmiş ve Seddülbahir ve Kumkale tabyalarımız susturulmuştu. 18 Mart'a kadar mayın tarama ve Çanakkale Boğazı'nın orta bölümünde yer alan seyyar - sabit tüm bataryaların susturulmasına uğraşsalar da Türk kuvvetlerinde görev alan Bigalı Mehmet Çavuş'un cesur ve kahramanca tavrı, sonradan savaşın akışını değiştirmiştir.
Ancak buna karşın İtilâf Donanması'nın İstanbul'a ulaşma ihtimali de göz ardı edilmiyordu. İstanbul'da bazı hazırlıklar yapılmış; Marmara sahillerine toplar yerleştirilerek tahkimat yapılmıştı. Fakat buna karşın Çanakkale'nin geçilmesi halinde Padişah 5. Mehmet Reşat ve 2. Abdülhamit ile saray halkının Konya'ya; hükümetin de Eskişehir ya da Bursa'ya taşınması düşünülmüş ve Haydarpaşa'da iki tren hazırlanmışsa da Mehmet Talat Paşa, buna sertçe karşı çıkmıştır.
18 Mart 1915'te ise İtilâf Donanması, içinde Queen Elizabeth gibi tam teşekküllü gemilerin de olduğu 18 zırhlıdaki 316 topuyla savunmasız ve zayıf 73 topumuza karşı saldırıya geçti ve savaş, saat 18'e kadar sürdü. Bu süre zarfında düşman kuvvetlerinin üç zırhlısı batmış ve diğer üçü havuza alınacak derecede hasar görmüştü. Çanakkale Deniz Zaferi, işte bu şekilde sonuçlanmıştı. Düşmanda imkân, bizde ise iman gücü vardı. Bir de Gazi Mustafa Kemal Paşa!
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve tüm şehitlerimize saygı, minnet ve rahmetle!
Not: Çanakkale Deniz Zaferi ile ilgili bilgiler için değerli tarihçimiz ve yazarımız sn. Muzaffer Albayrak'a teşekkür ederim.