Bir milletin sürekliliğini sağlayan temel unsurların başında dil gelir. Dil, yalnızca bir iletişim aracı değil; tarihsel hafızanın, kültürel birikimin ve toplumsal kimliğin taşıyıcısıdır.
Bu çerçevede, 13 Mayıs Türk Dil Bayramı, Türk milletinin kendi diline sahip çıkma iradesini simgeleyen anlamlı bir gündür. Bu özel günün tarihsel kökeni, 13 Mayıs 1277 tarihinde Karamanoğlu Mehmet Bey’in yayımladığı fermana dayanır.
Söz konusu fermanda, “Bugünden sonra divanda, dergahda, bargahda, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır” ifadesiyle, dönemin resmî, siyasi ve kültürel alanlarında Türkçenin kullanılmasının zorunlu kılındığı açıkça görülmektedir. Bu karar, yalnızca dilsel bir tercih değil, aynı zamanda bir milliyetçilik ve kimlik inşası girişimi olarak da değerlendirilebilir.
Cumhuriyet dönemine gelindiğinde, dil meselesi yeniden gündemin merkezine oturmuş, özellikle Atatürk’ün liderliğinde başlatılan dilde sadeleşme hareketleri ve 1932’de kurulan Türk Dil Kurumu aracılığıyla Türkçenin bilim, sanat ve eğitim dili haline gelmesi hedeflenmiştir.
Bu süreçte Türkçeye yabancı dillerden geçen unsurların ayıklanması, halkın anlayabileceği sade bir yazı dilinin oluşturulması ve millî bilincin dil yoluyla pekiştirilmesi temel stratejiler olmuştur. Günümüzde ise Türk dili, küreselleşmenin ve dijitalleşmenin etkisiyle hem yeni olanaklarla karşı karşıya kalmakta hem de bazı tehditlere maruz kalmaktadır.
Özellikle sosyal medya, reklamcılık ve gündelik dildeki yabancı kelime istilası, Türkçenin yapısal bütünlüğünü ve ifade gücünü zedeleme riski taşımaktadır. Bu noktada akademik çevrelere, eğitim kurumlarına ve medya organlarına önemli görevler düşmektedir.
Dilin doğru, anlaşılır ve işlevsel bir biçimde kullanılması, yalnızca dilsel bir mesele değil, aynı zamanda kültürel bir sorumluluktur. 13 Mayıs Türk Dil Bayramı vesilesiyle, dilimize olan borcumuzu hatırlamak ve bu mirası gelecek nesillere daha sağlam bir biçimde aktarmak hepimizin ortak görevidir. Çünkü dilini koruyamayan bir toplumun, kültürel varlığını ve tarihsel sürekliliğini sürdürmesi mümkün değildir.
Bu yazı 24 defa okunmuştur.