1981 yılı, Türkiye Cumhuriyeti için özel bir yıl oldu. Orgeneral Kenan Evren’in Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı 1 Ocak 1981 tarihli konuşma, bu yılın Atatürk Yılı olarak ilan edilmesini müjdeledi. Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün mirası, bu yıl boyunca tüm Türkiye’de bir kez daha derinlemesine tartışılacak, Atatürk’ün ilkeleri, düşünceleri ve Cumhuriyet’in temelleri daha güçlü bir şekilde hatırlanacaktı. Peki, bu kutlamaların ardında yatan anlam neydi? Atatürk’ün yaşamı, Cumhuriyet’i kurma mücadelesi, Türk milletinin bağımsızlık için verdiği amansız mücadeleler ve ulusal bir kimlik oluşturma çabası, 1981 yılında halkın gündemine tekrar taşınmak isteniyordu. Atatürk Yılı, sadece bir hatırlatma değildi; aynı zamanda Cumhuriyet’in temel ilkelerinin bir kez daha toplumun her kesimi tarafından sahiplenilmesi gereken bir zaman dilimiydi. Bu yıl, Atatürk’ün Türk milletine sunduğu değerlerin ve ilkelerin, toplumsal yaşamda ne kadar önemli bir yer tuttuğunun altının çizildiği bir dönemi işaret ediyordu. Atatürk’ün Cumhuriyet’i kurarken belirlediği ilkeler, onun devrimci kimliğini ve çağdaşlaşma hedeflerini net bir şekilde ortaya koymuştu. Laiklik, halkçılık, milliyetçilik, cumhuriyetçilik ve devletçilik gibi temel ilkeler, sadece bir yönetim biçiminin ötesine geçer ve bir toplumun zihniyet devrimini simgeler. 1981, bu ilkelerin nasıl şekillendiğini, ne gibi zorluklarla karşılaşıldığını ve bu ilkelerin bugünün Türkiye’sine nasıl aktarılması gerektiğini düşünmek için fırsat sunuyordu. Kenan Evren’in konuşmasında özellikle altını çizdiği bir diğer önemli nokta, Atatürk’ün yalnızca bir lider olarak değil, bir düşünür olarak da büyük bir etki yarattığıydı. Onun önderliğinde yapılan devrimler, sadece siyasi bir değişim değil, aynı zamanda halkın düşünsel düzeyde aydınlanmasını da hedefliyordu. Bu yönüyle Atatürk Yılı, sadece bir lideri anma değil, bir milletin kendi düşünsel devrimini hatırlama ve yeniden canlandırma yılıydı. Ancak 1981, Atatürk’ün mirasını sadece geçmişe dönük bir değerlendirme olarak görmemek gerektiğini de hatırlatıyordu. Çünkü Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte, halkın egemenliği ilk kez gerçek anlamda hayata geçmişti. Atatürk’ün “Egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir” sözleri, hala geçerliliğini koruyan bir gerçektir. O yıllarda kurulan bu güçlü temeller, Türkiye’nin çağdaşlaşma ve kalkınma sürecinin başlangıcı olmuştur. Bugün, 1981’in 40 yıl sonrasında, Atatürk Yılı’nın verdiği mesajlar hala ne kadar geçerlidir, bir kez daha düşünmemiz gereken bir sorudur. Atatürk’ün öngörülerinin ne kadar önemli olduğunu fark etmek, yalnızca bir hatırlama değil, aynı zamanda bir sorumluluktur. 1981’de Atatürk Yılı olarak ilan edilen bu yıl, onun düşüncelerinin ve ideallerinin yeniden genç nesillere aktarılmasında büyük bir fırsat sundu. Ancak bu kutlama, yalnızca geçmişi hatırlamakla kalmamalıdır. Atatürk’ün ilkelerini bugüne taşımak, Cumhuriyet’in temellerini koruyarak geleceğe yön vermek, hepimizin ortak sorumluluğudur.
Bu yazı 40 defa okunmuştur.