Son zamanlarda ortaya çıkan haberler, çatışma bölgelerinde eğitim alan öğrencilere belge ibraz etmeden yatay geçiş hakkı tanınması, tarihsel bir perspektiften değerlendirildiğinde, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kapitülasyonlar dönemine benzer anlaşmaları akla getiriyor. Bu karar, eğitimde adalet ve eşitlik ilkesine ne kadar uygun? Tarihsel olarak, Osmanlı İmparatorluğu’nun 19. Yüzyılda imzaladığı Kapitülasyonlar, imparatorluğun egemenlik haklarını kısıtlayan ve dış ticarette ayrıcalıklı konumlar tanıyan anlaşmalardı. Bu anlaşmalar, Osmanlı ekonomisinin çöküşüne ve toplumsal dengesizliklere katkıda bulundu. Benzer şekilde, günümüzdeki adaletsiz eğitim politikaları da toplumsal dengesizlikleri derinleştirebilir ve eğitim sistemine zarar verebilir. Eğitimde adaletsizlik ve ayrımcılıkla mücadele etmek, tarihsel olarak da önemli bir hedefti. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde, çeşitli toplumsal gruplar arasındaki eşitsizlikler ve ayrıcalıklar, imparatorluğun çöküşünde önemli bir rol oynadı. Bugün, eğitimde adalet ve eşitlik, toplumsal barışın ve istikrarın temel taşlarından biridir. Bu nedenle, eğitim politikalarının tarihsel deneyimlerden ve hatalardan ders alarak belirlenmesi gerekmektedir. Eğitimde adalet ve eşitlik, herkesin fırsatlara eşit erişim sağlayabileceği bir ortamın oluşturulmasıyla mümkün olacaktır. Tarih bize, ayrıcalıklı grupların korunması yerine toplumun genel refahını gözetmenin önemini açıkça göstermektedir. Sonuç olarak, eğitimde adaletsizlikle mücadele etmek, tarihsel bir perspektiften ele alındığında da hayati öneme sahiptir. Toplumsal denge ve istikrar için, eğitim politikalarının herkesin eşit haklara sahip olduğu bir ortamı teşvik etmesi ve toplumsal adaleti sağlaması gerekmektedir.